SON XƏBƏR

İranda namusunu qoruduğu üçün edam ediləcək Reyhanə Cabbarın anasına yazdığı son məktub!

Fevral 08
11:52 2017
Ben – Reyhane Cebbari 26 yaşında bir kızım. Gözlerimin önünde her an dar ağacı görünse de, artık ondan korkmuyorum. Bunları başımdan geçenleri anlatmak için yazıyorum. Bütün olayları hiçbir şey artırıb-eskiltmeden olduğu gibi yazacağım. Mahkemede anlamak istemedikleri anlatdıklarımı, dörd kişinin işkenceleri altında bağırarak söylediklerimi anlatmak istiyorum. Belki, benim ölümümden sonra gerçekleri okuyup anlayacak kimse bulunur. Dünya insanlarının başımdan geçenleri oxuyub sonra hakqımda düşünmelerini isteyirem. Ben artıq ölümden qorxmuram. Feryadlarımın boğazımda nece boğulduğunu qeleme almak isteyirem. Qatillik damğasının alnıma nece vurulduğunu yazmak isteyirem. Hakqımda verilen ölüm hökmünün edaletli olmadığını yazmak isteyirem.

Ben – 26 yaşlı Reyhane Cebbari bu mektubu yazarken mezara benzeyen bir zindanda ölümümü gözlemekteyem. 2007-ci ilin bahar günlerinde her növ qem ve derdden uzak bir hayat yaşayırdım. İçinde eşq dalğalanan ve hele de eşq dalğalanmakta olan bir evde yaşayırdım. Ben – Reyhane, evin böyük qızı, 19 yaşımda bilgisayar üzere universitetin içincü kursunda oxuyurdum. Bir il idi ki, şirketde işleyirdim. Ailemizin bir tanışı vasitesi ile bu şirketde işe düzelmişdim. Ayda 150 bin tümen maaş alırdım. Universitetde olduğum günlerden başqa her gün sabahdan axşama qeder şirketde çalışırdım. Atam ve anam hiç vakit maddi sıkıntı çekmeme imkan vermir, daima sabah oyanarken cibime pul qoyduqlarını görürdüm. Yeni ailede hiçbir maddi sıxıntım olmamışdı.

Bir yaz gününde dondurmaçı dükanında oturmuş, beynelxalq sergide mallarını sergilemesi için bir yer ayırdığım bir müşteri ile telefonla danışırdım. Telefon danışığım bitdikten sonra benden bir az kenarda iki dostu ile oturmuş orta yaşlı bir kişi masama yaxınlaşdı. Üzünde ferqlilik gösterecek hiçbir özellik yox idi. Her gün küçede, avtobusda, takside, deyişik yerlerde gördüyüm ve qızlara söz atan adamlara benzeyirdi. "İstemeden telefon danışıqlarınızı dinledim. Dekorasiya işleri ile meşğul olduğunuzu anladım" dedi.

– Doğrudur, – dedim.

– Benim bir yerim var, onu özel tibbi saheye çevirmek isteyirem. Gözellik cerrahlığı mektebine, – dedi.

Üreyimde sevinmeye başladım. Ben – Reyhane Cebbari o zaman 19 yaşımda idim. İçim enerji ve öz işimde uğurlar qazanmak eşqi ile dolu idi. Ben yaradıcılıq ve senet ruhu ile dalğalanan bir ailede böyümüşdüm. Kompüter üzere telebe olsam da, maket ve dekorasiya işleri ve diger bu gibi planlar hazırlama seneti ile tanış idim. İşlediyim şirketin kartını adama verdim. Kartda benim adım, telefon nömrem de yazılı idi.

Ben – Reyhane Cebbari o gün doktor Serbendi ve onun dostu mühendis Şeyxi ile tanış oldum. Dondurmaçıdan çıxıb taksinin gelmesini gözledim. Önümde bir maşın dayandı. Doktor ve dostu idi. Teşekkür edib minmek istemediyimi bildirdim. Ancak onlar "yolda iş hakqında da danışarıq" deyende maşınlarına minmeyi qebul etdim. Ben Reyhane Cebbari bilmezdim ki, hayatım bu iki kişi ile tanış olmakla deyişerek dar ağacına qeder gedecektir. Bir kaç deqiqe sonra tekrar görüşmek üzere Nobünyadda ayrıldık. Eve çatdığımda her zaman yeni işle qarşılaşarken sevincli olduğum gibi bu defe de çox xoşbext idim ve ogünkü hadiseni aileme danışmağa başladım. Anama "yeni iş yeri hazır olduğunda cerrahlıq ve gözellik tebliği için geniş yerimiz olacak" dedim. Her zaman bir çap merkezimin olmasını xeyalımda daşımışdım. Bir iş yerimin olmasını ve genc qızları orada çalışdırmamı arzu edirdim. Bu hakta çalışdığım şirketin müdirinden bene yardımçı olmasını rica etmişdim. Çalışmaktan yorulmur ve qorxmurdum. Öyrenmek ve yükselmek eşqi içimi doldurmuşdu. Şansa inanmırdım. "Her şeyi insan öz iradesi ile yaradarak yolunu geleceye doğru açır" deye düşünürdüm. Lakin indi 26 yaşımda acı hayat tecrübesi ile qarşılaşmışam. Bezen insan hayatı çox sade bir hadise ile alt-üst olarak öz arzularının uçurulan divarları altında qala bilir. Bir kaç hefte geçdi bu adamlardan bir xeber çıxmadı. İmtahanlarıma hazırlaşmalı idim. Bir gün telefonum zeng çaldı. Ancak telefonumun sehifesi nömreni göstermek yerine, sadece, xeyli sekkiz reqemini gösterirdi. Doktor idi. İş yerini görmek için bir yerde qerarlaşıb görüşmemizi istedi. Ona "imtahanlarıma hazırlaşıram ve geçici olarak şirkete de getmirem" dedim. Doktor "o zaman sonraya qalsın" deyib telefonunu qapatdı. Bir kaç hefteden sonra doktor yeniden aradı. Evde idim. Yeniden telefonum sekkiz reqeminin yağmuruna tutulmuşdu. Doktor "post idaresinin önünde seni gözleyeceyem" dedi. Getmeye hazırlaşarken anam telefonumu alıb arayan nömreye bakarak "getme, bu nömrenin kime aid olduğu belli deyil. Bu, sirli nömreye benzeyir" söyledi. Benim israrım üzerine anam özünün de gelmesi şerti ile izin verdi. Bir çox 19 yaşlı qızlar gibi anamın yanımda olmasını istemirdim. Anama "artıq ben böyümüşem" dedim. Universitete girdiyimde de anama bu sözü demişdim. Universitete gedib ad yazdıracağım günün gecesi öz-özüme "sabah her kes özü qeydiyyat için gelerken, telebeler içinde, sadece, benim atam-anam yanımda olacak" demişdim. Universitetin heyetine girdiyimizde gördüm bütün qızların ata-anaları yanlarındadır. Ancak ben yene de öz ayaklarım üzerinde durmağı öyrenmek isteyirdim. Benim israrımı anam qebul etmedi ve doktorun görüşüne birlikte getdik. Ben post idaresinin önünde ve anam qarşı terefde adamı yarım saat gözledik. Anamın işaresi ile eve döndük. Yol boyu anam "artıq bu yalançı adamın telefonuna cavab verme, gelse de, onun işlerine qarışma, burax şirketin başqa adamları onun işlerini görsün" deye gileylendi. Anamın sözleri bene tesir etmirdi. Bu işi özüm ederek genc yaşımda böyük uğur qazanmak isteyirdim. Hetta anlaşmamızı bele, şirketin görmesini istemirdim. Öz xeyalımda bir anlaşma vereqesi de planlamışdım. "Bütün işleri özüm kontrol etmeliyem" deye düşünürdüm. İşin bezi özelliklerini öyrenmişdim. Atamın şirket reisi ile nece müqavile imzaladığını gözlerimle görmüşdüm. Bir kaç gün geçdikten sonra yene de telefonum sekkiz yağmuruna tutuldu. Doktor idi, Eqdesiyyenin tepesinde görüşmek için anlaşdık. Getdim. Mühendis Şeyxi de yanında idi. Onlar önde, ben de maşının arxasında oturdum. Arxada bir mikrodalğa var idi. Ad günü münasibeti ile xanımına aldığını söyledi. Telefonu ardıcıl olarak zeng çalırdı. Mühendis zarafatla "qohumlarından birinin toyudur, bir az tez getmelidir" dedi. Doktor tibbi techizat idxal etdiyi hakta danışdı. Hakqında danışdığı dava-derman şirketinde daha önce qısa müddet işlemişdim. Böyük bir şirket olduğunu bilirdim. Bu iş baş tutarsa, çox pul qazanacağımı xeyal etdim. Her gün yeni bir broşüra, yeni çap maşını ve yeni kataloq sifariş edirdim. Bütün sifarişlerimi qebul edirdi. Bir başqası ile de işleri ile elakedar irtibatda olduqlarını söylediklerinde işlerinin hamısını bene vermelerini xahiş etdim. Bütün bunlara bakmayarak, telefonlarını isteye bilmir, utanırdım. Belki de, bu, benim en böyük sehvim idi.

O gün 19 yaşımda olan ben – Reyhane Cebbari beni nelerin gözlediyini bilmirdim. Her görüşle bir addım daha ölüme yaxınlaşdığımın ferqinde deyildim. Maşından düşüb eve qayıtdım. 2007-ci il iyul ayının 7-de axşam saat 6-ya qerarlaşdık. O gün yayın son iki gün tetili olduğunu ve bu iki günden sonra ezab ve derd dolu bir hayata atılacağımı hiç ağlıma getirmezdim. Bunun ferqinde olmadan son iki gün tetilimi de sevincle geçirdim. Hem dostumun, hem de bibim qızının toylarına qatıldım.

Ben – Reyhane Cebbari bir halda heftenin birinci günü sayılan şenbeni başladım ki, ilk saatlardan günortanın gelmesini sebirsizlikle gözleyirdim. Günorta vaxtı Rayan Tibb Şirketinden dönerken telefonla beni aradı. Bizim şirketin etrafında bir işinin olduğu için benim işime yaxın bir yere gelmekte olduğunu dedi. Bu zaman ben ona "doktor, bende sizin telefon nömreniz yoxdur. Bir durum deyişikliyi olsa ve ben qerarımı deyişsem, sizi arayıb xeber vere bilmeyecem" dedim. Bene bir telefon nömresi verdi. Bu nömreni vermesi ile ona güvenim artdı. Anama zeng ederek "işden bir az gec geleceyimi" söyledim. Anam "çox gecikme, axşam saat 7-de gezmeye çıxacağıq, maşını senin sürmeyini isteyirem" dedi. Anama gecikmeyeceyime dair söz verdim. 07. 07. 007 tarixinde ondan bene bir mesaj geldi. O zaman bele bir fikir eşitmişdim ki, reqemlerin hamısı eyni olduğu günde gelen mesajlar xeyir elametdir. 7 reqeminin müqeddes olduğunu eşitmişdim. Tanrı varlığı 7 günde yaratmış, hefte 7 gündür, cennetin ve göylerin 7 qatı var. Öz-özüme "demek, doktor da bele şeylere inandığına göre sırf bu günde bene mesaj atmışdır. Yeqin, çinlilerin talihe bakanları ve bürcler hakqında da bilgileri vardır" dedim. Onun mesajını, sadece, bir elameti ile cavabladım. Sonra "doktor sizi gözleyimmi?" deye yazdım. Çalışdığım şirketde yalan söylemiş ve "atamın dostu bu gün gelib beni işden alacak" demişdim. Doktordan başqa bir mesaj geldi. Bu bir kaç mesaj benim doktora olan danışıqlarımın hamısı idi. Daha önce onun telefon nömresi bende yox idi ve ona hiçbir mesaj yollamamışdım. Saat axşam altı olsa da, ben hele de şirketde idim. Şirketin çalışanları pencerelerden bakırdılar ve ben doktorun yalnız geldiyini gördüm. "Mühendis hardadır?" deye soruşdum. Bu iki neferi her zaman ağlımda birlikte tesevvür edirdim. Maşının önünde oturub ve onun qurduğu teleye, onun qurduğu hörümçek toruna, acı ve derdlere teref hereket etdik. Modern bir musiqi açmışdı.

19 yaşlı ben – Reyhane Cebbari texnologiyanın aşiqi idim. Beşeriyyetin texnologiyanın ve modernliyin çox inkişaf etdiyi dönemde olduğu bir vaxtda dünyaya geldiyim için çox xoşbext idim. Klassik musiqi hakqında bilgim olmadığından, modern musiqini, özellikle çox sevirdim. Dinlemekte olduğumuz musiqi hakqında söhbet etdik. Bir kaç küçe daha irelide maşını saxladı. Mühendis de gelib maşına mindi. Ben israr etsem de, ön terefe geçmeyerek arxada oturdu. Bir az önde maşından düşeceyini dedi ve ele de etdi. Doktor da maşından enerek bir kaç deqiqe söhbet etdiler. Ben onların söhbetlerini eşitmirdim. Şeyx getdi ve doktor da maşına geri döndü. Beheşti adlı küçeye çatmışdık. Doktor burada da maşını saxladı durdurdu. "Yaşlı bir bibim var, ona bir şeyler almalıyam" dedi. Getdi ve bir kaç deqiqe sonra geri döndü. "Mirimad" adlı küçeye çatmışdık. İcra hagibiyyetinin önünde maşını saxlayarak oradakı gözetçiye maşına göz-kulak olmasını tapşırdı. Bu zaman üreyim esmeye başladı ve "bu kimdir ki, icra hagibiyyeti önünde maşını saxlayarak onun gözetçisinden maşına göz-kulak olmasını isteyir? Bunu vezifesi nedir ki, icra hagibiyyetinin gözetçisi ondan söz dinlemek zorunda qalır?" deye öz-özüme düşündüm. "Hetta vezifeli şexs olsa da, bu sima beni qorxutmur" deye öz-özümü sakitleşdirdim. İnsanın güneşperest gibi olduğunu ve her an rengini deyişe bileceyini bilmirdim. Bir apartmana daxil olduq. Liftle yuxarı qalxdık. Belki, orada bir ayakqabı izi görseydim, tehlüke zengini hiss ederdim. Lakin liftle yuxarı çıxmağımız bunu engelledi. Beşinci mertebeye çıxdık. Tam da liftin yanında doktor bir evin qapısını açdı. İçeri girdiyimizde heyretden şaşırdım. Bura iş yeri idi. Masaların ve kağızların üzerinde uzun zaman silinmemiş toz görünürdü. Evin içi çox qarışıq idi. Evde hiçbir hayat elameti yox idi. Ne bir yemek qoxusu gelir, ne de işıq yanırdı. Qapını açıq buraxdım. Çevresinde bir kaç oturacak olan bir masa var idi. Bu oturacakların birinin üzerinde oturdum. Bu oturacak qapıya en yaxını idi. Benden rahat olmamı istedi. Ancak ben rahat deyildim, içimi teşviş dolmuşdu. Başımı açmamı istedi. Çox qorxmuşdum. Masanın üstü eşyalarla dolu idi. Kağız, kilid, kulaklıq, su bardağı, bıçak, güldan ve bu gibi şeyler göze çarpırdı. O, metbexe getdi ve benim gözlerim evi süzmeye başladı. İki bardak meyve suyu ile geri döndü. Havanın istiliyinden şikayet ederek önce özü içdi, sonra benim de içmemi istedi. Meyve bardağının içinde reqs etmekte olan buz parçalarına bakırdım.

Ben – Reyhane Cebbari, 19 yaşında bir qız. O zaman bu ziyafetin sonunun ölüm reqsi ile biteceyini bilmirdim. Feryaddan sonra bir reqs, yalançılıq, riyakarlıq, kötek, kötek ve kötek, ağrı ve acı.

Yene de naşılıq etdim. Öz-özüme "üzülme, güclü ol, üreyine pis şeyler getirme, bu adamın simasında qorxunc bir şey yoxdur" dedim. Boğazım qurumuşdu, meyve suyunu içe bilmirdim. "Önce iş hakqında danışak, sonra içeceyem" dedim. Süretle yerimden qalxıb başqa otağa bakmağa geçdim. Pencereden dışarı baktım. Pencerenin yerden ne qeder yükseklikte olduğuna baktım. "Biri bu pencereden özünü atsa, ne olar?" deye düşündüm. Ne qeder de anlamsız bir fikir geçmişdi ağlımdan. Otakta gördüklerimi elimdeki kağızın üzerine qaralayarak geri döndüm. Tam bu sırada yerde serili olan namaz qılma kiliminin üzerinden geçerek divanın üzerine beyaz bir melefe serdi. Bu durumu gördüyümde zehnim sanki kilidlendi, hiçbir şey düşüne bilmirdim. Boğazım qurumuş, sesim sanki batmışdı. Bağlı qapıya baktım. Qaçmak mümkün deyildi. Özümü görmezliye vurarak oturacağın üzerinde oturub masa üstündeki kağızlarla meşğul olmağa başladım. Bene çox yaxınlaşmışdı. Cibinden bir paket çıxararak "bunun ne olduğunu bilirsenmi?" deye sordu. Qorxunun bütün ruhumu sardığını artıq hiss edirdim. Oturduğum yerden qalxdım. Oturacağın üzerinde balaca ve zeif görünürdüm. Daha da bene yaxınlaşdı.

Ben – Reyhane Cebbari, bu an 26 yaşımda o anları xatırlarken her terefimden ter axdığı gibi, o gün de her terefimden ter axırdı. O an bütün ümidlerimin yalan ve bu adamın bir tele olduğunu anladım. O an ölümün, qaranlıq ve bedbextliyin o evde qanad çalıb uçduğunu öz gözlerimle gördüm. Ve indi bir kaç illik kabusuma son vermek isteyirem. Kaç defa yazmak istedim, ancak her keresinde de yarım buraxdım. Çünki bu yaralı yerimi tekrar xatırlamak üreyimi sıxırdı. Ancak bu son gece Rey şeheri zindanının ikinci bendinde sessizlik ve yalnızlıq içinde derd qusmaktayam. Söylemekten başqa çarem yoxdur. Uşaklığımda işitdiyim öykülerde "sabırlı daş"la tanış olmuşdum. Bunları yazmasam, zaten öleceyem. O zaman sebir daşı partlayacak qeder söyleyeceyem. Belki, bu yolla derd biter, tıxanmış boğazım açılar. Ben o an bıçağı elime alarken zaten ölmüşdüm. Bu son yeddi ilde yaşamamış, hayatı teqlid etmişem, sadece, gündüzü geceye, geceni gündüze çatdırmakla meşğul olmuşam. Elime bıçağı aldığımda ruhum ölmüşdü. İnce ve gözel ruhum 19 yaşımda öldü. Bir çox geceler kabuslarla baş-başa qaldım. Savunmasız heyvanların ölümü gözlerimin önünde canlanırdı. Bütün canlıların eziyyetle öldürülmesine göre narahat olardım. İndi öz hayatım acı çekerek ölüme mehkum edilib. Bu şekilde acı çekerek ölüme mehkum edilen genc qızları düşünürem... Belki, yeni bir başlanğıc... Ben – 26 yaşlı Reyhane Cebbari ölümden qorxmuram, lakin 19 yaşımda iken ölümden qorxurdum.

"Kapı kilidlidir, qaçacak yolun yok..." dedi ve bu ses asla kulağımdan eskilmir. Hayatımı gözlerimin önünde qaraldan bu cümle asla beni bu zindan yalnızlığında terk etmir. Bu qara hayatım. Kara saçlarım gibi qara hayatım. Bir kaç aydan sonra bembeyaz olan qara saçlarım...

Tercüme: Güntay Gencalp

Edam ediləcək Reyhanə Cabbarın anasına yazdığı son məktub!

Canımdan da daha aziz olan annem!
Toprağın altında genç vucudumun çürümesini asla istemiyorum. Genç gözlerimin, kalbimin toprağa dönüşmesini istemiyorum. Hayatımın son anlarında senden bir isteğim olacak. Mahkemeye uğra ve benim bedenimin toprağa gömülmesini yasal yollarla önlemeye çalış! Sağlıklı gözlerim, yüreğim, böbreklerim ve ciğerlerim var. Neden bu genç parçalarım toprağın altına gömülüp çürümelidir? Bu dünyada bunlara ihtiyacı olan hasta insanlar var. İdam edilişimden sonra beden parçalarımın muhtaç olanlara bağışlanmasını istiyorum. Yalnız bir dileğim var. Beden parçalarımın üzerine adımın yazılmasını istemiyorum. Beden parçalarımı istifade eden şahsın ömür boyu bana minnettar olmasını istemiyorum. Bana bir fatiha okumasını, ya da bir gül alıp mezarımın üstüne gelmesini istemiyorum. 
 
Haksız yere öldürülecek olan kızın 
Reyhane Cabbari


Oxşar xəbərlər

XƏBƏR LENTİ

Facebook